Yenilmezliğin ve zaferin sırları

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Kırk yıldır süren savaşta bu Aralık Muharebesi’nin en büyük sonucu, dört parça Kurdistan halkında gerillanın “yenilmezliğine” inancı bir kere daha güçlendirmiş, psikolojik savaşın kimi kesimlerde yarattığı yılgınlığın karanlık bulutlarını dağıtmıştır.

Savaşı Medya Savunma Alanları’nda kaybetmişler, zaferi Rojava’da arıyorlar. Kaybedilen savaşın “Başkomutanı” Erdoğan, ama onlar Biden’dan hesap soruyorlar.

Askerlerini Zemheri ayında dağa sürmüşler, başlarına geleni “hainler sisi fırsat bildi” diye açıklıyorlar.

Uçakları Amerikan uçakları, SİHA’larının “gözü” Kanada optikleri, gerillanın elinde “Amerikan silahları var” diye yazıyorlar.

Ama bu defa uğranılan hezimet bu gerekçelerle örtülemiyor.

Bir emekli general çıkıyor, Genelkurmay’ı “stratejide de taktik de yanlış yapmakla” suçluyor. Aynı bölgede yıllardır görev yapmış bir emekli Albay da generale katılıyor. “Bu operasyon değil” diyorlar. “Operasyon dediğin başı sonu belli bir harekattır, bu yıllardır sürüyor” diye ekliyorlar. Irak topraklarına “derine” girmeye itiraz ediyorlar. “Lojistik zorlaştı” diye yakınıyorlar.

Oysa strateji de taktik de “operasyon hatası”  değildir. Strateji Misak-ı Milli sınırlarına ulaşmak, Güney Kurdistan’ı, yani Musul’u, Kerkük’ü yutmak, taktik ise önce HPG güçlerini tasfiye etmek, sonra KDP’yi, YNK’yi, tüm Kürt varlığını sona erdirmek.

22-23 Aralık muharebesi işte bu stratejiyi de, taktiği de yenilgiye uğratmanın stratejik başlangıcıdır. Devletin içinde yüz yıllık Misak-ı Milli rüyasından uyananlar ortaya çıkmıştır. Savaş orduda bugüne kadar duymadığımız ayrışmayı gözler önüne sermiştir. Neyin ne olduğunu bilen nice kurmay, HPG gerillasıyla başa çıkamayan orduyu, “HPG’nin arkasında ABD ve İsrail var” diyerek Ukrayna’da çıkmaza giren Rusya’nın yanında maceraya sürüklemenin saçmalığını düşünmeye başlamıştır.

Gerillanın mücadelesi her şeyden önce işte bu savaş gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Kurdistan’ı savunan ve bu savunmada sonuç alan biricik gücün gerilla olduğu kesinlik kazanmıştır. Başûr Kürdistan’ı Türk devletinin “av alanı” haline gelmişken, şimdi Başûr’un politik güçleri arasındaki ayrışma da derinleşmiştir. YNK-KDP ayrışmasında YNK, Kerkük’de Barzani grubuna karşı üstünlük elde etmiş, Kerkük ise Kurdistan şehri olduğunu halk iradesiyle göstermiştir. Bu irade, bundan böyle Kerkük’ü Irak devletine de, Türk devletine de peşkeş çekmeye hazır güçlere karşı büyük bir darbe olmuştur.

Türkiye’deki politik ayrışma ise, ilk defa asıl konuda “anlaşıp” o konunun sonuçları üzerinde yürüyen “kayıkçı dövüşü” olmaktan çıkma eğilimine girmiştir. Kılıçdaroğlu yönetiminde faşist iktidarı “savaş ve çözümsüzlük” sorununda destekleyen, muhalefet trenini diğer sorunların kör rayına sokup yıllardır sallayan anlayışın terk edileceğine dair ilk işaret ortaya çıkmıştır. CHP hala “savaş ve çözümsüzlüğe” kesin bir dille karşı çıkmamakla birlikte, AKP-MHP faşist iktidarıyla “ortak” görünmenin yanlışlığını anlamıştır. Ortak bildiriyi, kendi partisi içindeki devlet uzantılarının yıkıcı saldırısını göze alan CHP Genel Başkanı Özgür Özel ve partisi imzalamamıştır.

Henüz genel bir eğilim olmasa da, “asker cenaze törenlerinde de” ayrışma belirtisi görülmüştür: Faşist ajitasyonla cenaze törenine katılanları Özgür Özel’e karşı kışkırtmaya, tabuttaki askerin babası ve akrabaları karşı çıkmıştır.

Kırk yıldır süren savaşta bu Aralık Muharebesi’nin en büyük sonucu, dört parça Kurdistan halkında gerillanın “yenilmezliğine” inancı bir kere daha güçlendirmiş, psikolojik savaşın kimi kesimlerde yarattığı yılgınlığın karanlık bulutlarını dağıtmıştır. Kurdistan gençliği gözlerini Zemheri rüzgarlarının kat kat arttırdığı amansız ve dondurucu kar havasında insan üstü bir iradeyle paralı askerlerin üzerine yürüyen kardeşlerine çevirmiş, onlarla kucaklaşmanın kararlılığı gözlerinde ışıklaşmıştır.

Gerilla savaşında “yenilmezliğin” kanunu olanca çıplaklığı ile gözler önüne serilmiştir. Korkutucu, sanki karşı konulmaz silahların ve tekniğin, katil dronların semadaki ölümcül hırıltılarının karşısında bu kanun şöyledir: “Gerilla savaşında silah silahla vuruşmaz, insan silahla vuruşur ve en yüksek silah tekniği, insanın anatomik yapısının “teknik ve ruhsal” bütünlüğü karşısında zayıftır. Apocu bilinç, yurtsever ruh, “bir lokma bir hırka ahlakı” ve “modern, ekolojik gerilla strateji ve taktikleri” yenilmezdir.

Yenilmezliğin sırrı insandadır.

Yenilmezlik düşmanın, yani NATO orduları arasında ikinci sıradaki ordunun yenilgisidir, ama gerillanın “zaferi” değildir. Savaş sürüyor ve zafer gerillanın bir adım ötesinde ona gülümsüyor.

Gülümseyen zaferin sırrı ise İmralı zindanındadır. O zindanın kapıları büyük serhildanlarla aralandığında, Önder Apo’nun sesi, dünya görüşü, barış ve çözüm eli uzandığında, zafer Kurdistan’ın avucundaydı, ölüm susmuş, şüphelerle dolu olsa da yalnız Kürt halkı değil, Türk halkı da barışa, çözüme, müreffeh bir hayata doğru yola çıkmıştı.

Şimdi İmralı kapıları çelik çivilerle çakılı, hücre duvarları ses geçirmez zırhlarla örülmüş, barışın, çözümün, ekmeğin ve gülün sesi duyulmuyor. Aralık Muharebesi’nin kahramanları zaferin yerini biliyor, yapılması gerekenin ne olduğunu biliyor, üstüne düşen yenilmezlikle zaferin yolunu açacağını biliyor. Kanatlanıp İmralı kapısına dayansa, o kapının nasıl kırılacağını biliyor. Ama o gerilla karlı dağlardadır. Kurdistan savunmasının amansız, kanlı savaşlarının içindedir. Elindeki silahın menzili İmralı’daki zincirlere ulaşmıyor.

Görev gerillanın annesinde, babasında, kardeşlerinde, o gerillanın akranlarında, hemşerilerinde, birlikte oluşturdukları Kürt halkında, Kürt halkının dostlarındadır. O dostlar çoktan Kurdistan’ın ve Türkiye’nin binlerce kilometre ötesindeki ülkelerde yaşayan bin bir çeşit milletten emekçiler, sendikacılar, akademisyenler, aydınlar, sanatçılardır. İmralı kapısına yükleniyorlar. Kapı gıcırdıyor. Ama açılmıyor.

Ve hepsi de zindanlarda işkence gören tutsaklar, kendi zindan kapılarını değil, İmralı kapısını kırmak için bedenlerini bugün açlığa, yarın ölüme yatırma iradesiyle insanlığın vicdanına seslenmekten başka çare bulamıyor.

Yeni bir hamle gerekir. Daha güçlü ve yıkıcı bir yüklenme…

Kapı kırıldığı gün zafer İmralı’dan bir güneş gibi halklara gülümseyecektir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.