Yeniden başlamak...

Rojbin EKİN yazdı —

  • Aidiyetler, kimlikler ve her şeyden önemlisi insan olmak yaşama dair sorumluluklar almayı gerektiriyor. İktidara kurban edilen insani değerleri birilerinin savunması ve hep hatırlatması lazım. Bu en erdemli duruş.

Bu yazının yayına girdiği gün Türkiye’de cumhurbaşkanlığı seçimi bitmiş ve sonuçları kesinleşmiş olacak. Sonucu ne olursa olsun kadınları, Kürt halkını, ezilen tüm kimlikleri ve sol sosyalist emekçi kesimleri çok çetin bir mücadele bekliyor. Mevcut faşist rejimin 21 yıllık iktidarı her anlamda altüst olmuş, büyük krizlerin içine çekilmiş, çöküşün eşiğine gelmiş bir Türkiye gerçeği yarattı. İkiye bölünmüş, kutuplaşmış ve siyasi tercihler üzerinden birbirine karşı düşmanlaştırılmış bir toplumsal gerçeklik açığa çıkarttı. Böyle bir atmosfer içinde yaşamak şüphesiz kolay değildi ve bundan sonra da kolay olmayacak. Fakat bu tabloyu düşünüp umutsuzluğa kapılmak, değişime dair inancını yitirmek ve pes etmek hayali kurulan özgür yarınları çok daha uzun bir zamana doğru geriye itecektir. Oysa umudu diri tutabilecek, mücadele azmini dövecek, bugüne kadar karamsarlığın üzerine geçirildiği bir hakikat var. Değişimden yana olan bir Türkiye yarısı var. Kadınların, ezilen tüm kimliklerin ve Kürt halkının mücadele deneyimi var. Değişim talep eden bu yarının hepsi, mücadele mirasıyla başarı umudunun kendisi haline gelenlerin etrafında kenetlense, gittikçe daha da çoğalacak ve arzu edilen değişim mutlaka kaçınılmaz olacaktır. 

Umudu fısılda, direnişi örgütle 
Seçim süreci boyunca birçok şeye tanıklık ettik. Türkiye’nin siyaset gündemini takip eden herkes, ahlakın zerresinin kalmadığı bir gücün ferasetinde siyasetin ne kadar çirkinleşip kirlenebileceğini gördü. Sokak jargonuyla küfürlü birbirine seslenmelerin ise haddi hesabı yoktu. Güç ve iktidar hırsının ahlaki, politik ve kültürel toplumsal değerleri nasıl zedelediğine şahitlik edildi. Yalana bulanmış, başı ve sonu komplo ve kumpas olan bu siyasettin ürettiği, yarattığı iktidar gerçeğinin her şeyi yapabileceğini şimdi herkes çok daha iyi deneyimlemiş oldu. 
Ama buna rağmen korkulmalı mı? Susup geriye mi çekilinmeli? Şüphesiz ki hayır. Aidiyetler, kimlikler ve her şeyden önemlisi insan olmak yaşama dair sorumluluklar almayı gerektiriyor. İktidara kurban edilen insani değerleri birilerinin savunması ve hep hatırlatması lazım. Bu en erdemli duruş. Dolayısıyla birbirini negatif anlamda etkileyen, yalnızlığın içine çeken, reel duruma bakıp “ne yaparsak yapalım değişmeyecek” diyenlerin mevcut faşist ve kadın düşmanı ittifakın değirmenine su taşımaktan öteye gitmeyecek çabaları. Bu anlayışa sahip olanların, gücü ve iktidarı elinde bulunduranlardan çok daha fazla zarar verici olduğunu unutmayalım. Zaten mevcut rejimin de istediği bu değil mi? Umudun zerresini bırakmamak, iradesini teslim almış bir toplumsal gerçeklik yaratmak. Dolayısıyla birbirine temas ederken, mücadelenin vazgeçilemez yegane umut ve çare olduğunu, pes etmekten çok mücadeleye sarılmak gerektiğini hatırlatmak. Kısacası gerçeğe sanal mecralardan değil, içine girerek dokunmak gerekir. 

Kürt’ün direnişine tutunmak
Reddedilen ve karşı olunan hiçbir güç alternatifsiz ve değişmez mutlak güç değildir. Örgütlü halk ve kadın gücünün açığa çıkardığı direniş karşısında hiçbir saltanat da yıkılmaz değildir. Dünya devrimleri ve halkların özgürlük mücadelesi tarihi, isteyen herkesin ilham alabileceği bu tür örneklerle doludur. Günümüz Türkiyesin’de de her türlü zülüm karşısında diz çökmeyen Kürt halk gerçekliği var. Politik tercihlerini bilinçli ve örgütlü bir temelde yapmış, her koşul altında direnişi örgütlemiş ve kuşanmış bir halk. Seçim sürecinde en çok da üzerinde politika yapılan, haklı mücadelesi terörize edilen, milliyetçi cepheyi kendine çekmek için sık sık adı geçen Kürt halkının sabrına, sağduyusuna, mücadele azmine ve diktatörlük karşısındaki yenilmez duruşuna tüm Türk toplumunun ihtiyacı var. Kürt halkı demokrasi ve özgürlük mücadelesiyle sadece Türkiye toplumuna değil, dünya insanlık değerlerine de çokça değer katmış bir halk. Bu yüzden demokrasi ve özgürlük mücadelesi yürütme kararı alırken, Kürt halkının deneyimlerinden yararlanmak, onları takip etmek ve onlarla birlikte mücadeleye sarılmak kazandırır. Çünkü Kürtler Türkiye’de kurumsallaşan faşist sistemin tek muhalif ve alternatif gücü. Değişimin gerçek dinamiği de onlar. Demokrasi ve özgürlük umudunu yitirmeyenler yeni mücadele döneminde de Kürtlerin direnişine katılmalı. Demokratik değişimin anahtarı onların iradesinde ve direnişinde.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.