Kürt’ün tarihsel laneti: İhanet

Rojbin EKİN yazdı —

  • ABD Hazine Bakanlığı Sultan Süleyman Şah ve Hamzat gruplarının liderlerine yönelik yaptırım kararı aldı. Karara ilk tepki gösteren, Efrîn işgal saldırısında Türk devleti ve çeteleriyle birlikte hareket eden KDP’ye bağlı ENKS güçleri oldu. Efrîn şehir merkezinde hem de Kürtçe tepki gösterdiler…

Türk devletinin işgali altında bulunan Kurdistan’ın her karış toprağında büyük bir insani felaket ve soykırım yaşanıyor. Bakur, Başur ve Rojava’da aynı yöntemlerle Kürtlere yönelik sistematik ve planlı bir soykırım uygulanıyor. Talan, gasp, tecavüz, taciz, işkence, yakma, yıkma vs. ne kadar çirkin ve ahlaksızca eylem varsa hepsinin Kurdistan coğrafyasındaki faili, faşist-işgalci Türk devlet rejimi.

Kürtler yüzyıldır bu inkarcı, soykırımcı faşist zihniyete ve onun devlet yapılanmasına karşı direniyor. Bedeli çok ağır bir mücadelenin tüm yükünü var olabilmek adına üstlendiler. Hala bedel ödemeye devam ediyorlar. Soykırımcı düşman güçlerin gerçeği kadar, yürüttükleri direnişin de yaratmış olduğu bir tarihsel bilinç ve hafıza var. Nesilden nesile taşınan direnişin altında yatan gerçeklerden biri de bu. Bu yüzden yenemiyorlar Kürtleri. Yenemeyecekler de…

‘Ağacın kurdu ağaçtandır’ diye bir halk deyimimiz var. Kürt’ün lanetli tarihsel gerçeği için söylenmiş en isabetli söz bu herhalde. İç ihanet ve saldırı, adını hep direniş ve kahramanlık destanlarıyla tarih sayfalarına kaydeden Kürt halkının en büyük utancı oldu. Hala bu utançla yürüyor Kürtler. İhanetin kökü kurutulamadı. Soykırım saldırıları karşısında kesin başarıya ulaşmanın önünde en büyük engel dün olduğu gibi bugün de ihanet.

Soykırımcılar ile direnen Kürtlük arasına en stratejik zamanlarda gelip yerleşen işte bu hainlik. Bu olmazsa, başarılabilir. Çünkü başarının yollarını bulmuş bir akıl, irade ve kararlılık var. İnsan iradesinin nelere kadir olduğunu gösteren örnekler sayısız… 50 dereceyi bulan bir sıcağın altında, güpegündüz, yer ve gök yok edici silahlarla donatılmışken varolmak adına direniyorsa birileri, demek ki kazanmak mümkün. Hepimize hatırlattıkları tek gerçek, direnerek varolamak ve başarmak… Tarih onları da, Zap’ın yollarını işgalci güçlere açmaya çalışanları da yazıyor.

Asıl dikkat çekmek istediğim konu aslında Efrîn. Efrîn 2018 yılından bu yana faşist Türk devlet rejiminin ve onun kontrolündeki çetelerin işgali altında. Zulüm, işkence, gasp, talan ve tecavüzlerle adı anılan bir coğrafya artık. Efrîn’e dair son günlerde gündeme giren konulardan biri de ABD’nin Türk devlet rejimine bağlı iki çete grubuna dair aldığı yaptırım kararı. ABD Hazine Bakanlığı Sultan Süleyman Şah ve Hamzat gruplarının liderlerine yönelik yaptırım kararı aldı. Karara ilk tepki gösteren, Efrîn işgal saldırısında Türk devleti ve çeteleriyle birlikte hareket eden KDP’ye bağlı ENKS güçleri oldu. Efrîn şehir merkezinde hem de Kürtçe tepki gösterdiler…

Kararı duyunca aklıma ilk gelen Efrîn’e yönelik işgal saldırılarının devam ettiği günlerde, Türkiye ve ABD arasında 16 Şubat 2018 tarihli gerçekleşen görüşme oldu. 3 saat 15 dakika süren görüşme AKP’li cumhurbaşkanı Erdoğan, dönemin Türkiye dışişleri bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve dönemin ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson arasında gerçekleşmişti. Görüşmenin ana gündemi, NATO üyeliği üzerinden her iki devlet arasında gelişen stratejik ortaklık ve ‘terörle mücadele’ idi. O görüşmede Türk devletinin Efrîn işgal saldırısına gerekçe olarak göstermiş olduğu en temel başlıklardan biri de PYD ve YPG’nin Efrîn ve Minbiç kentlerinde zorla nüfus değişimi yaptığıydı. Uluslararası toplumun Efrîn işgal saldırısına karşı gösterdiği tepkiler o dönem kısmi de olsa ABD kamuoyunu da hareketlendirmişti. İşgal saldırılarına karşı cılız da olsa çıkan sesler vardı. Ancak o görüşmeden sonra Türk devletinin Efrîn işgaline gerekçe olarak gösterdiği tüm başlıklar ABD tarafından da onay gördü. Görüşme sonrası yapılan ortak basın toplantısında mutabık kalınan başlıklar kamuoyuna deklere edildi ve işgal meşrulaştırıldı. Efrîn’den sonra sıra Minbiç’e gelecekti. Mutabık kalınan başlıklardan biri de Minbiç’ti. Ancak daha sonra plan değişti. Türkiye’ye göre ABD yan çizdi, plana sadık kalmadı ve değişen dengelere göre yeni bir pozisyon aldı. Nihayetinde Efrîn işgalinden hemen bir yıl sonra Girê Sipî ve Serêkaniyê Erdoğan tarafından BM’ye, ABD’ye sunulan harita üzerinden işgal edildi.

Türk devletinin işgal saldırılarından önce Efrîn nüfusunun yüzde 97’sini Kürtler oluşturuyordu. İşgal saldırılarıyla birlikte 300 binden fazla Efrînli kendi anayurdundan göç etmek zorunda kaldı. Efrîn İnsan Hakları Örgütü’nün açıklamış olduğu son verilere göre Efrîn’deki Kürt nüfusu yüzde 20’lere düştü. 400 binden fazla Arap ve Türkmen Suriye’nin başka kentlerinden, hatta başka ülkelerden getirilerek Efrîn’e yerleştirildi. Resmi kurumlara Türk bayrağı çekildi, kamu kurumlarının isimleri Türkçe ve Arapça olarak değiştirildi. Efrîn’de Türk devleti eliyle gerçekleştirilen demografik değişimin finansörü olarak en çok Almanya ve Katar ön plana çıksa da, aslında başta BM olmak üzere uluslararası kurum ve güçlerin onayıyla gerçekleşti demografik değişim. Türkiye şimdi işgal ettiği Kürt kentlerine sınırı içindeki Suriyeli mültecileri zorla yerleştirme planını da adım adım devreye koymuş bulunuyor.

Buna karşı Kürtler tepki göstermeye devam ediyor. Uluslararası toplumu ve kuruluşları bu soykırım gerçeğine odaklamaya çalışıyor. Ancak Sultan Süleyman Şah ve Hamzat çete gruplarına yaptırım kararı alan aynı ABD, geçtiğimiz günlerde dışişleri bakanlığı düzeyinde Türk devletinin Efrîn’de yaptıklarının bir demografik değişiklik teşkil etmediğini savundu. Türkiye’nin Efrîn ve Rojava’nın işgal ettiği diğer kentlerinde gerçekleştirdiği soykırım uluslararası güçler tarafından hala onay görüyor ve destekleniyor. Ortada sorun olan sadece çetelerin kimler tarafından ne amaçla kullanılmak istendiği, hangi güçlerin bu çetelerden daha fazla yarar sağlamaya çalıştığı.

Kızıldereliler “Sular yükselince, balıklar karıncaları yer. Sular çekilince de karıncalar balıkları yer. Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmemelidir çünkü kimin kimi yiyeceğine suyun akışı karar verir” diye çok güzel bir sözleri var. Geleceğin nasıl şekilleneceğine suyun akışı ve zaman karar verecek…

Daha önce bir kadın kenti olan Efrîn artık kadının, yaşamın öldürüldüğü bir kent. Son açıklanan verilere göre binden fazla kadın kaçırıldı, birçoğunun hala akıbeti bilinmiyor. 99 kadın katledildi, 74 kadın cinsel şiddete, tecavüze uğradı. Kürt halkının son yüzyılının en büyük trajedilerindendir Efrîn. İşgal altında bulunan Rojava, Bakur ve Başur’un diğer kentlerinde de yaşananlar benzer. Ama Efrîn daha derin bir yara…   

  

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.