Türkiye’de seçim, Kurdistan’da referandum

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Kurdistan’da “yerel yönetim” Kürt halkının kendi kendisini yönetme yolunda, yani demokratik özerklik istikametinde elde edilecek bir imkan. Kurdistan’ı “kim yönetecek?” sorusuna cevap aranacak.

“Seçim sath-ı maili”ndeymişiz. “Satıh”, malum, alan, düzlem demek. “Mail” de eğim oluyor. İster Arapça yazalım, ister öz türkçe dile getirelim, millet bu laflardan pek bir şey anlamıyor. İyisi mi hepimizin anlayacağı kelimelerle konuşalım: Türkiye (Kurdistan değil) seçim gününe “yokuş aşağı” yuvarlanarak gidiyor.

Devrimler halkların “bayramıdır.” Seçim nedir? Seçim bugünün Türkiye’sinde (Kurdistan’da değil) adayların panayır eğlencesidir. Ya da Kırkpınar yağlı güreşi gibi bir şeydir. Eğlenecekler, elense çekecekler, sonra evlerine dönecek “bir dahaki ‘er meydanına’ kadar” dinlenecekler.

Türk siyasi hayatını biraz basitleştirmiş oluyorum. Doğrudur. Ama her şeyin karmakarışık hale geldiği bir zamanda basitleştirmek yine de iyidir. Neyin ne olduğunu anlamaya yardımcı olur.

Soruyorum: Türkiye’de (Kurdistan’da değil) yerel seçimi CHP yeniden kazanırsa beş yıl sonra yapılacak genel seçimde Erdoğan devrilecek mi? Güldürmeyin insanı. ”İstanbul’da kazanan Türkiye’de kazanır” deniyordu ya, işte beş yıl önce İmamoğlu İstanbul’u kazandı. Ne oldu? Türkiye’de yine Erdoğan kazandı. Demek ki, değişen hiçbir şey yok.

Neden hiçbir şey değişmiyor? Şundan: Savaş devam ediyor. Bu bir kara delik. Bütçeyi savaş yutuyor. Enflasyondu, dolardı, işsizlikti, ne kadar musibet varsa tırmanıyor. Kurdistan dağlarında “psikopatlaşan” çavuş, gidip kadını öldürüyor. O öldürüp “cezasız” kalınca, önüne gelen erkek silah kuşanıp boşandığı kadının evine dayanıyor. Canı yanan İstanbullu boş bulunup Recep’e bir tweet atsa yaşayan “x” oluyor. Yani İstanbul’u alsan da almasan da hayat berdevam.

Gelelim Kurdistan seçimlerine. Orada gerçekten bir “iktidar kavgası” var. “Yerel yönetim” deyip geçmeyin. Türkiye’de “yerel yönetim” “çöp işleri, kaldırım mühendisliği bakanlığı” gibi bir şey. Kurdistan’da ise “yerel yönetim” Kürt halkının kendi kendisini yönetme yolunda, yani demokratik özerklik istikametinde elde edilecek bir imkan. Kurdistan’ı “kim yönetecek?” sorusuna cevap aranacak: Ankara mı, Amed mi? Türk devleti mi, yoksa Kürt yerel yönetimi mi? Kim?

AKP-MHP faşist iktidarı sorunun farkında. O nedenle iki dönemdir Kurdistan’da yerel yönetimlere “kayyım darbesiyle” son verdi. Türk anayasası Türkiye’de bile yürürlükten kalkmak üzere. Neden? Çünkü Kurdistan’da yüz yıldır yok. Son kırk yılın sonunda “yok oğlu yok.” Türk seçmen Kurdistan’da anayasının yok edilmesini can-ı gönülden desteklemenin şimdi acısını çekiyor. “Süreç içinde faşizm”, muhalefetsiz, yerel yönetimsiz, bürokratik oligarşik merkezi devlet aşamasına doğru yürüyor. Hilafete, şeriata filan değil. Diktatörlük işine ne gelirse o işin bayrağını tepenize dikecek. Hilafet mi lazım. Getirir. Atatürk mü gerekli olacak, Anıtkabir’den çıkarır, saraya oturtur. Esas olan mutlak diktatörlüktür. İşte oraya gidiyor.

Kurdistan’da yerel seçim bu gidişi önlemenin adımı olacak. Bu defa DEM Parti, ilk defa büyük bir devrimci adım atıyor. Her şehirde, ilçede ve beldede yerel yönetim Eşbaşkan ve meclis üye adaylarını tabanın oylarıyla listeye koyacak. Sözünü ettiğim “iki kayyım darbesinde” “merkezden atanan” adayların tasfiyesine seyirci kalan seçmen, bu defa kendisinin listeye koyduğu adaylara karşı kayyım darbesi yapacak olan devlet iktidarına kesinlikle direnecek.

Direnecek ve bu defa “yerel yönetimleri” teslim etmeyecek. Etmeyince ne olacak? Kurdistan’da faşist iktidara son vermenin, önce küçük adımları, sonra büyük adımları atılacak. “Süreç içinde faşistleşmeye” karşı, “süreç içinde demokratikleşme” başlayacak. “Demokratikleşme” demek, halkın kendi kendisini yönetmesi demektir. Başlangıçta Kurdistan şehirleri, ilçeleri, beldeleri halk için, halkla beraber, halk adına adımlar atacak. Sonra bu “temsili” yönetim sistemi, yavaş yavaş “doğrudan demokrasiye” evrilmeye başlayacak. Artık milyonluk, yüzbinlik, onbinlik şehir, ilçe, belde değil, her mahalle, her sokak kendi geleceğini kendi eline alacak. Birbirini tanıyan insanlar, aralarından en iyileri, en dürüstleri, en ahlaklı olanları, en yurtseverleri sokağın, sonra mahallenin, derken beldenin, ilçenin ve şehirlerin yönetimine gönderecek. Bunlar da Kurdistan’ı yönetecek olan “merkezi koordinasyonu” oluşturacak. Kurdistan özgürleşecek.

Hemen yerel seçimden sonra değil. Süreç içinde. Düz bir yolda değil, kırk yıldır yürünen yolda legal, illegal, barışçı olan, olmayan bütün araç, gereçlerle yürünerek.

“Belediyeciliği” Türk ilkokullarında asimile edilerek öğrenen kişiyi, “ben en usta çöpçü başı olurum, en iyi kaldırım mühendisliği yaparım” diye aday olmaya kalkanı, DEM Parti “mülakatta eleyeceğim” dedi. Şiddetle alkışlıyorum. Adaylar elbette çöpçülük de yapmayı, kaldırımlarda amelelik de etmeyi bilecek. Ama aynı zamanda Belediyenin kapısına Kürtçe tabelayı asacak, Kürt’ün iradesini bayraklaştıracak, “bu belde Kurdistan’ın beldesidir” diyecek. O yerel yönetimin “zabıtası” seyyar satıcıları kovalamayacak, “eroin baronlarının” gençliği zehirlemesine karşı “öz savunma gücü” olacak. Fuhuş çetelerini tepeleyecek. Komşusunu ihbar edenin yakasına yapışacak. Çünkü bu yerel yönetimlerde “zabıta” dediğin, beş on üniformalıdan ibaret olmayacak. Eli ayağı tutan her insan yerel yönetimlerin etrafında bir “zabıta ordusu” olacak. Yolsuzluk, hırsızlık, uğursuzluk, tacizcilik, tecavüzcülük yapmaya kalkanlar bu ordunun karşısında fellik fellik toz olacak. Çünkü bu ordunun yarısı kadınlardan meydana gelecek. Hepsi Belediyelerden “ihale kapmak, işe alınmak” için değil, kendi elleriyle seçtikleri yerel yönetimleri “bila ücret” savunacak.

Belki belediyeler, Türk devletinin ambargosu karşısında yol, köprü, bağ, bahçe inşaatlarında çaresiz kalınca, eli kazma kürek tutan Kürt gençliği, bu defa “emek ordusu” olarak örgütlenecek. “Bir lokma, bir hırka” ahlaki anlayışıyla halk için yol, köprü, bağ, bahçe inşa edecek. Şehirler, ilçeler, beldeler, köyler mamur ve müreffeh olacak.

Faşist iktidar bunlara izin verir mi? Vermez. Kürt halkı bütün bunları “izinsiz” yapacak.

Gördünüz mü? Kurdistan’da yerel seçim başkadır, Türkiye’de başka.

Ve Kurdistan’daki bu “başka seçim”den zaferle çıkıldığında, yerel yönetimler hep bir ağızdan, “Herkese barış, Kürt sorununda çözüm ve çözümün baş müzakerecisi Önder Apo’ya özgürlük” diye haykıracak.

Yani?

Türkiye’de “seçim”, Kurdistan’da referandum…

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.