Narozek’in Raperîn’i

Toplum/Yaşam Haberleri —

Mehmet Dağ (Amed Raperîn)

Mehmet Dağ (Amed Raperîn)

  • Amed Raperin, Derqam Köyü’ne geldiğinde, Munzur’un annesi Zeliha ve annesi Zümrete’nin ortasına oturarak her ikisinin ellerini avuçları içine alarak onlara intikam için söz veriyordu: "Munzur’un kanı yerde kalmayacak, onun intikamını misliyle ve en yakın zamanda alacağız.’’

HÜSEYİN DAĞ

21 Nisan, pek çok insan için sıradan bir gün olabilir, ama bazıları için özel bir gün.

30 yıl önce tam da bugün saat 18.00’de aniden Serdê Köyü’nün Narûzêk Tepesi’nde silahlar patladı. Art arda keleş sesleri, bisiving ve ardından BKC’nin ağır tonlu sesi ile inledi Hani karayolu… Düşman tankı darbelenmişti. Yola tutunamayıp   içindekilerle beraber toz duman içerisinde ortadan kaybolmuştu. Amed Raperîn, eylem yapan grubu telsizle koordine ediyor, eylemi gerçekleştiren grubunun geri çekilmesini söylüyordu. Gerilla grubu emre uyarak geri çekilmeye başladı. Çok sayıda tankın yanı sıra Türk ordusuna ait konvoy Lice’den Hani’ye doğru yol alıyordu. Konvoyda yer alan tank ve diğer askeri araçlar üzerinde uçaksavarlar ve ağır makineli silahlar vardı.

Grubun komutanı olan Amed büyük bir sorumluluk altında hissediyordu kendini. Hiçbir arkadaşına bir zarar gelmemesi için büyük sorumlulukla hareket ediyordu. Birden yağmur bastırdı. Amed, gerilla grubunun riske girdiğini görünce grubun savunmasını yapmak için tepeden kendisini aşağı bıraktı. Artık Serdê Köyü’nün Narûzêk Tepesi’nde göğüs göğüse, kıran kırana bir çatışma başlamıştı.

Mehmet Dağ, kod adı Amed Raperîn. 1969 Lice Derqam Köyü’nde, 10 kardeşli bir ailenin 6. çocuğu olarak dünyaya gözlerini açar. Annesi aslen Lice merkezden ve Ermeniydi. Annesinin adı Zümrete’ydi. Babası ise Kürtlerin asillerinden Zaza ve ismini Erxenî Dağı’nın Zülküf Peygamberi’nden almıştı. Tarım ve hayvancılık ile geçimi sağlayan bir dağ köyü ailesiydi.

Mehmet, ilkokulu kendi köyünde, ortaokul ve liseyi Ergani Öğretmen Okulu’nda okuduktan sonra Eğitim Fakültesi’ni okumak için Siirt’e gidecekti.

O daha çocukken dedelerinin Şêx Seîd serhildanındaki direniş ve katliam anıları ile büyümüştü.

Mehmet’in her iki dedesi de Şêx Seîd İsyanı’na katılmış, 1928 yılındaki köy yakmaları ve sürgün zamanında Türk devletinin zulmüne maruz kalmıştı. O nedenle Mehmet (Amed) vatanı Kurdistan’ın işgal ve sömürü altında olduğunu daha üniversite yıllarında anlamaya ve yorumlamaya başlamıştı.

O yıllarda gerek üniversitede gerekse dışarıda gençlik çalışmalarında aktif yer almış ve kimliğini bulmaya çalışmıştı. Zeki ve bir o kadar da sorgulayan, öğrenme ve bilinçlenme isteği olan bir gençti. Üniversite üçüncü sınıfta, ailesine kaset dolusu anılar bırakarak yönünü Kurdistan Dağları’na çevirecekti. 7 arkadaşı ile birlikte. Önce Botan’a, daha sonra Haftanin’e ulaşacaktı. Tarih 92 yılının ilk ayını gösteriyordu.

Amed anılarında 92 Güney Savaşı’ndan söz ederken, "KDP bizi makarnaya sattı’’ diyecekti. 92 savaşında 150’ye aşkın gerilla, şehit olmuş ve yüzlercesi de bu savaşta yaralanmıştı. Amed’de o yaralılardan biriydi…

Erken iyileşmek ve yeniden görevine dönmenin sabırsızlığını yaşıyordu. Kısa sürede iyileşip yeniden gerilla olarak dağlara geri dönecekti. 92-93 yıllarında Heftanin ve Botan alanlarında gerilla olarak bulunacaktı.

Bir sonraki yıl yani 93’ün sonbaharı’nda doğup büyüdüğü ve özlem duyduğu Lice’nin Apê Musa alanına geri dönecekti. Lice, Genç, Hani ve Koyî Spe, Piran ve Alacakaya’ya kadar bu geniş coğrafyanın ismidir Apê Musa. 20 Eylül 1992 senesinde Diyarbekir’in Seyrantepe semtinde kontrgerilla tarafından katledilmiş bu bilge insana bir hürmetti bu isimlendirme.  Evvela bir takım, sonra bölük, daha sonra tabur ve sonrası geniş bir alanın ismi olmuştur Ape Musa.

Amed Raperin de, bu bölgenin, Şehit Süleyman’ın bölük komutanı olmuştu. 94’te Çiller, Güreş ve Ağar çetesinin başlatmış olduğu saldırıya karşı büyük azim ve kararlılıkla gerilla bölüğünü eylemden eyleme adeta tarihin hesabını sorarcasına taşıyıp Türk ordusuna karşı savaşacaktı.

Şunu çok iyi biliyordu; Kurdistan halkının yakaladığı bu tarihi fırsatı kaçırmaması gerekiyordu. Tarihsel bilinci ve toplumsal özgürlük anlayışı işgalci Türk devletini vatandan  defetmenin yolunun direnişle mümkün olacağını biliyordu.

20 Nisan akşamı Amed, iki takım gerilla ile birlikte kendi doğup büyüdüğü Derqam Köyü’ne gelir. Çocukluk arkadaşı, birlikte devrimciliğe başladığı Munzur (Ubeydullah Bark) Hazro-Silvan arasında Türk ordusu ile girdiği savaşta son mermisine kadar savaşmış ve kendisini zınardan atarak şehitler kervanına katılmıştı. Amed, Derqam Köyü’ne geldiğinde, Munzur’un annesi Zeliha ve annesi Zümrete’nin ortasına oturarak her ikisinin ellerini avuçları içine alarak onlara intikam için söz veriyordu. Şöyle diyordu: "Munzur’un kanı yerde kalmayacak, onun intikamını misliyle ve en yakın zamanda alacağız.’’

Narozek, Serde ve Derqam köyleri arasında bir tepe. İsmi ise Ermenice. Amed- Hani karayolunda eylem planlarken, bu tarihsel arka planı düşünerek hareket etmiştir. 21 Nisan 1994 günü Narozek Tepesi’nde Amed Raperin ve kod adı Bayram olan manga komutanı ile birlikte arkadaşlarını cansiperane savunarak, şehitler kervanına katılmışlardır.

Narozek 1915 Ermeni soykırıma tanık olmuştu. 1925’te Şex Seid başkaldırısına ev sahipliği yapmıştı. Aradan 69 yıl sonra Narozek tarihsel bir hesaplaşmanın daha mekanı olacaktı. Şex Seid ve arkadaşlarının mirasını taşıyan yeni Kurdistanlı devrimciler sömürgecilere karşı başkaldıracaktı. Hem de binlerce, on binlerce Amed Raperin olarak… Artık Narozek ve Kurdistan onlara aitti.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.