Demokratik moderniteye giden yol

Demir ÇELİK yazdı —

  • Demokratik meclisler, toplumun kendini savunması, ahlakını, politikasını korumanın, meşru savunmanın demokratik zeminidir. Toplumun ahlaki-politik temelde yeniden inşası, sadece şekli yapılar kurarak ve kâğıt üzerinde teorik formülasyonlar geliştirmekle mümkün olamaz.

Kapitalist modernitenin yapısal ve tarihsel krizini aşamaması sonucu savaşa ve savaşçıl politikalara sarıldığı, toplumsal, siyasal, kültürel, ekolojik ve kadın kırımında ısrar ettİği günümüz dünyasında demokratik konfederalizmi bilince çıkarmak hayati konu olmuştur. MGK'unun çöktürme planının boşa çıkarıldığı, kayyum rejiminin çöpe atıldığı Türkiye'de HDK ve DTK üzerinden, Avrupa ve dünyanın farklı kıta ve ülkelerinde ise kongre tarzı örgütlenmelerle demokratik konfederalizmi örgütlemek ve inşa etmeye çalışmak demokratik siyasetin görevi olmalıdır.

Demokratik siyaset, evrensel hukukun kendisine verdiği meşruiyetle konfederalizmi kongre tarzı örgütlenmelerle inşa edecektir. Kongre üç temel ayak üzerinden toplumsallaşacaktır. Biri olmadan diğerlerin tek başına başarılı olabilmesi mümkün olmayan bu üç temel alan:                     

1-Akademiler örgütlenmesi: Bilimsel, parasız ve anadilde eğitimi esas alan tarih, sosyoloji, felsefe, antropoloji, sanat ve kültürel alanlarda araştırma, inceleme yapan ve eğitimlerini veren siyasi, sanat ve kültür, inanç vb. akademiler kongreye ruhunu ve kimliğini vereceklerdir. Derinlikli ideolojik çalışmalarla bilinç ve bilgi üreterek, sistemini alternatif haline getirme akademilerin asli işi olmalıdır. Kapitalist modernite, toplumu ücretli köleliğe ikna etmek üzere okul, ordu, hastane, hukuk, siyaset ve hapishanelerle kendisini kapsamlı yapılandıran, her gün bilgi, bilim, düşünce, duygu ve beden inşa eden iktidar ve devlet yapısına karşı, sıradan ve biçimsel çalışmalarla baş etmek zordur. Akademiler, bilinçte, kültürde ve sosyal yaşamda aydınlanmaya yol açmalı, kapitalist moderniteye karşı yeni olanı inşa etmeyi görev edinmelidirler.   

2-Kooperatifler: Üretim ve tüketimin tüm süreç ve girdilerini bağrında örgütlemelidir. Toplum ve topluluklar iktidar, kâr ve sermaye çarkına muhtaç kalmadan öz gücüne dayanarak ve ortaklaşmacı anlayış esasıyla hareket ederek sağlıklı ve dengeli beslenmesi için gerekli olan ucuz ve organik gıdaya erişmesi, doğal ve sağlıklı yaşam için gerekli koşul ve olanakların eldesi faaliyetlerinin tümüdür.

3- Meclisler örgütlenmesi: Meclisler, komünler örgütlenmesinin çatı örgütlenmesidir. Ulus devletin kuşatıcılığında demokratik konfederalizmin inşa çalışmasının ilk adımında merkezi yapıların öncülüğü anlaşılırdır. Ancak çalışmalar yaygınlaştıkça, bilinç geliştikçe ve toplumsallaşıp alanların özgünlüğü açığa çıktıkça, yerelin söz, karar ve yetki gücüne dönüşmesi konfederalizmin başarısı için olmazsa olmaz olmalıdır. Çünkü demokratik konfederalizm; toplum dinamiklerinin öz gücüne dayanan iktidar ve hiyerarşi dışı kapitalist sistem alternatifi sistemin adıdır. Yereller ideolojik, politik öncü güç olmanın dinamizmi ile söz, karar ve yetki süreçlerinde özne oldukları oranda başarı kaçınılmaz, toplumsallık hakikat olmaya başlar.

Toplum yerelde kendisini kent ve alan meclisi olarak örgütler. Kent ve alan meclisleri; emek, kadın, gençlik, ekoloji, kültür, inanç vb. meclislerinden oluşur. Toplum dinamikleri ilgili meclislerde örgütlenerek politik süreçlerin öznesi olarak söz, karar ve yetki sahibi olurlar. Yerelde cami, dergâh, gençlik merkezi, kültür ve eğitim merkezlerinin kurulması, ya da eylem kararında, yerel meclislerin yetki sahibi olmaması başarısızlığın temel nedeni olur. Bu yaklaşım, meclisleri daraltan, iradesini zayıflatan, sorumluluk bilincini azaltan, yereli inisiyatifiz kılan tarzdır. Bu tarz meclisleri araçsallaştıran işlevsiz ve inisiyatifsiz kılan tarzdır. Halbuki halk meclisleri, radikal demokrasinin en temel örgütlenme organlarıdır. Bu organlarda örgütlü toplum söz, karar ve yetki gücünü elinde tuttuğu oranda yapılan politika demokratik, demokratik olan bu politikanın yol açacağı sistemde o oranda radikal demokrasiye açık olmuş olur. Halk meclisleri hukuk, eğitim, gençlik, kadın, örgütlenme, eylem ve diplomasi politikalarını belirlemede özne olduklarında doğrudan demokrasiye giden yol örülmüş olur. Örgütlü mekanizmalar doğru temelde işletildiğinde, politikalar ortak belirlendiğinde, tüm çalışmalar meclisin, yani halkın kararı olduğunda, halk tarafından sahiplenilmesi çok daha güçlü olur. Çünkü demokratik konfederal sistem; kararın yerelde, yerel meclislerde, eşgüdüm ve koordinasyonun merkezde olacağı sistem demektir. Yerel meclis, toplum merkezi mi almak istiyor, meclisin gençlik merkezine mi ihtiyacı var, cami veya dergâh mı açmak istiyor, merkezden beklemeden ihtiyacını karşılama yolu ve inisiyatifine sahip olması, merkezi yapılar yerine, kendi meclisinde kararlaşması ve pratikleştirmesi halinde yerelin çalışmaları sahiplenilmesinde belirleyici rol oynar. Ulus devlette olduğuna benzer, çalışmalar merkezi olarak belirlendiğinde, hem meclislerin irade olmasını engeller, hem de meclisin sorumluluk bilincini zayıflatır ve sorun çözme iradesini kırar.

Yerelde yaşayan halkın her türlü ihtiyacının karşılanması süreçlerine, halkın tümü katıldığında, halk söz, inisiyatif ve karar sahibi olduğunda, hem doğrudan demokrasiyi işletmiş oluruz. Hem de, o yerelde yaşayan halk yönetim ve karar süreçlerinde özne olmuş olmanın öz güveni ile sürece yaklaşır ve yapılması gerekenlerin azamisini yapmanın bilincine varmış olur. Meclislerin çalışma tarzı böyle olması gerekirken, meclisler kendilerini sınırladığından ve üsten beklediğinden meclisler gelişemiyor, halkın ve toplum dinamiklerinin katılımı zayıf kalmaktadır. Bu tarz çalışma; halkı taraftar görme, kendisini destekleyen, alınan her karara tabi olmasını isteme tarzıdır. Bu tarz demokratik konfederalizmin tarzı değil, devletçi sistemin tarzıdır. Çünkü devletçi paradigma, halkın devletin her uygulamasına evet demesini, tabi olmasını, halkın nesne olmasını esas alır. Toplum nesne haline geldikçe,  güçlenen devlet, kaybeden toplum olsun istenir.                                     

Halkın katılımını esas almayan, toplumda yönetilmeye rızalık üreten devletçi sistemin aksine, demokratik konfederalizmde politika halk tarafından belirlenir ve pratize edilir. Demokratik konfederalizmde toplum; kararlaşma süreçlerine katılan, sorumluluk bilinci ile ekolojiye, topluma, yaşama ve siyasete katılma özgürlüğüne ve dinamizmine sahiptir. Demokratik meclisler, toplumun kendini savunması, ahlakını, politikasını korumanın, meşru savunmanın demokratik zeminidir. Toplumun ahlaki-politik temelde yeniden inşası, sadece şekli yapılar kurarak ve kâğıt üzerinde teorik formülasyonlar geliştirmekle mümkün olamaz. Toplumların sistemlerini inşa etmeleri ve özgürleşmeleri kendiliğinden olmaz. Özgürlüğü iktidar ve devleti ele geçirme olarak gören tüm devrimler, devlet ve iktidarı ele geçirmiş, ancak toplum özgür olamamıştır. Ulusal kurtuluş mücadeleleri de halkların özgürlüğünü, devlet kurma hakkı olarak görerek iktidar olmuşlardır, ancak toplum özgür değildir. Hâlbuki devrimlerin ve devrimsel kalkışmaların asıl amacı özgür birey ve özgür topluma yol açmak olmalıdır. İşte demokratik konfederalizm; toplumun kendi öz yönetim organlarıyla kendisini kapitalist moderniteye karşı öz gücüne dayanarak koruduğu, geliştirdiği, özne olduğu sistem olduğundan bireyin ve toplumun gerçek anlamda özgürlüğü doyasıya yaşayacağı sistem olmaktadır. Ulus devletçi yapılanmalara karşı, her meclis birer akademiye, okula, özgür yurttaşlığın komünal ve özgür yaşamın gerçekleştiği mücadele karargâhlarına dönüştürdüğümüzde başarı kaçınılmaz olur.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.