AKP dönemini Kürt halkı kapatacak

Dosya Haberleri —

Sabri Ok

Sabri Ok

  • KCK Yürütme Konseyi Üyesi Sabri Ok, "Türk devleti ve AKP komplocudur. Türkiye’nin en büyük özel savaş partisi AKP’dir ancak yukarıya çıktığı gibi aynı şekilde düşecektir" dedi. Türk devletinin saldırılarına karşı hazır olduklarını ve mücadelede önemli bir aşamada olduklarını belirten Ok, rehavete kapılmaması gerektiğini vurguladı.

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Sabri Ok, Stêrk TV’ye gündeme ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. AKP iktidarının Kürt halkına karşı savaşı daha da büyütmek istediğini ve bunun için tüm imkanlarını seferber ettiğini belirten KCK Yürütme Konseyi Üyesi Sabri Ok, “Ama AKP ve Erdoğan artık nefes alamayacak noktaya gelmiştir” dedi. Gerillanın da her anlamda hazır olduğunu altını çizen Ok, Kürt halkının da rehavete kapılmaması gerektiğinin altını çizdi. KCK Yürütme Konseyi Üyesi Sabri Ok ANF’nin sorularını yanıtladı.

Dünyanın birçok ülkesinde de halklar Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğünü talep ediyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Rêber Apo’nun durumu şüphesiz her zaman hareketimizin, halkımızın ve Kürt halkının dostlarının gündemindedir. 3 yıldan fazladır Rêber Apo’dan hiçbir haber alınamıyor. Sadece bu durum bile halkımızın, hareketimizin ve Kürt dostlarının tüm gücüyle ayaklanması için bir sebeptir. Bunun için herkesin ayaklanması ve İmralı’daki işkenceyi kırmalı, Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğünü sağlamalıdır. Rêber Apo’yu tanıyan kişinin etkilenmemesi mümkün değil. Bu yüzden dünyanın 4 tarafında başta kadınlar ve gençler olmak üzere milyonlarca kişi insanlığın hatta kendilerinin geleceğini Rêber Apo’nun paradigmasında buluyorlar. Bugüne kadar kimse Kürtleri kimse tanımıyordu ama bugün Rêber Apo için milyonlarca insan fiziki özgürlüğü için eylem yapıyor. Demek ki böyle bir etkisi var Rêber Apo’nun.

Rêber Apo’nun paradigması, savunmaları daha fazla dağıtılırsa, daha fazla okunursa, insanlık Önderliğe daha fazla sahip çıkacaktır. Türk devleti de bu nedenle Rêber Apo’nun nefes bile almasını istemiyor. Bundan dolayı İmralı’da öyle bir baskı uyguluyor. İmralı’daki bu zorlu koşullara rağmen çok büyük bir direniş sergileniyor. Türk devletinin Kürt soruna yaklaşımının anlaşılması için İmralı’da neler olduğuna bakmak gerekiyor. Onlar da bu bilinçle Rêber Apo’ya yaklaşıyorlar. İşgalci anlayışta, Kürt soykırımında, işgalde ısrar edeceğiz ve bu kirli savaşı yürüteceğiz diyorlar. Zihniyetleri bu.

“Öcalan’a özgürlük Kürt sorununa siyasi çözüm” hamlesi ikinci aşamaya geçti. Hamlenin geldiği aşamayı nasıl görüyorsunuz? Hamle için yapılan eylemleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Geçtiğimiz sene 10 Ekim’de bu hamle başladı. Çok onurlu ve önemli bir konu ile bu hamle başlatıldı. Hem Kurdistan’da, hem dünyada gün geçtikçe hamle daha da büyüyor, gelişiyor. Elbette çok önemli bir hamledir ama dile getirdiğim gibi Rêber Apo’nun fiziki özgürlüğü için ne söylenirse, ne yapılırsa eksik kalacaktır, yetmeyecektir. Rêber Apo fiziki özgürlüğüne kavuşana kadar bu böyle olacaktır. Bu hamle hala da istikrarlı, planlı ve kararlı bir şekilde devam ediyor. Kürt halkı da 24 saat İmralı’da neler oluyor, Rêber Apo’ya karşı sorumluluklarımız nelerdir diye yoğunlaşmalı, buna göre eylemler yapmalıdır.

Bakur’da, Türkiye’de toplum ayaklandı ve birçok eylem de yapıldı ama tekrar söylüyorum; hala yeterli değil. Örgütlü olsun, olmasın, partili olsun, olmasın tüm Kürtler Rêber Apo için ne yapabiliriz diye düşünmeli ve eyleme geçmelidir. Bilsinler ki; geleceğimiz buradadır ve düşman Önderlikle birlikte geleceğimizi de yok etmek istiyor. Bundan dolayı halkımız daha fazla eylem yapmalı, siyasi, hukuki birçok alanda geniş bir mücadele yürütülmelidir. Bilindiği gibi konu Rêber Apo ve Kürtler olunca kapitalist modernite sisteminin ve hukukunun kapıları bize kapanıyor. Zaten onlar Uluslararası Komployu geliştirdiler. Öyle olmasaydı CPT sessiz kalır mıydı, Türk devletinin hukuksuzluklarını kapatabilir miydi? Eğer dünyada başka yerde böyle bir durum yaşansaydı yaklaşımları, hukukları farklı olurdu. Bu durum bizi daha da öfkelendirmelidir. Mücadelemizin daha fazla büyümesine sebep olmalıdır. Sizin de belirttiğiniz gibi Türk devletinin İmralı’da Rêber Apo’ya yaptığı işkencenin düşman hukukunda bile yeri yok. Türk devleti ve AKP komplocudur. Türkiye’nin en büyük özel savaş partisi AKP’dir. Birçok kişi bu hamlenin nasıl bu şekilde tüm dünyaya yayıldığına şaşırdı, Kürt halkı ve dostları ise moral ve güç kazandı. Önümüzdeki süreçte bu hamle daha geniş, daha örgütlü bir şekilde yürütülecektir.   

Son günlerde söylenenlere göre; Türk devleti Medya Savunma Alanları’na daha büyük saldırılar planlıyor. Savaş şu an hangi aşamada ve nasıl saldırılar olacaktır?

Önemli bir konu, HPG bu konulara ilişkin kamuoyuna ve Kürt halkına günlük bilgi veriyor. Son 7, 8 ayda gerilla büyük ve güçlü bir inisiyatif ile, fedai bir şekilde Türk devletine karşı devrimci operasyonlar yaptı ve çok önemli sonuçlar elde etti. Teknikleri, güçleri Medya Savunma Alanları’nda, gerillanın hedef aldıkları alanlarda kırıldı. Birçok noktadan çekilmek zorunda kaldılar, birçok noktada ise tasfiye edildiler. Fakat Türk devleti geniş çaplı bir savaşı önümüze koyuyor. Bunda da ısrarlılar. Savaşa, Kürt halkını inkar etmeye ve İmralı’daki işkence ve zulme devam edeceğiz diyorlar. Türk devleti ve AKP’nin zihniyeti budur. Nereye kadar gidecekler bilmiyoruz ama şunu biliyoruz ki, önümüzde daha çetin bir savaş var. Türk devleti her anlamda bunun hazırlığını yapıyor. Gerilla da her zaman hazırdır. Çok çetin ve sert bir süreç yaşanacak. Şimdiye kadar gerilla karşısında sonuç alamadılar, Kürt halkının evlatları fedai bir şekilde, kahramanca direniyor. Türk ordusunun saldırılarını kırdılar ama savaş devam ediyor.

Düşman karşısında alınan sonuçlar başarılı olsa da halkımızı şunu düşünmelidir; gerilla hangi zor şartlar altında savaşıyor, direniyor ve sonuç alıyor. Bu yüzden biz de rahat olmamalıyız, görevlerimizi yerine getirmeliyiz demeliler. Siyasi, hukuki alanların yanı sıra serhildanlarla da gerillayı selamlamalı ve sürekli eylem halinde olmalıdır. Artık Türk devletinin iradesinin kırılacağı bir süreçteyiz. Bu yüzden daha fazla saldırıyorlar. Çünkü iradeleri kırılırsa 100 yıllık sistemleri ve zihniyetleri yenilgiye uğrayacaktır. Böyle bir şeyin olmaması için de son ana kadar direnecekler, ekonomik, siyasi tüm imkanlarını seferber edecekler. Bu yüzden savaş daha da büyüyecek, sonuçları da çok önemli olacaktır. Artık eskisi gibi bir durum olmayacaktır. Türkiye’nin geleceği ve Kürt sorunu 2024 yılında saklıdır. Kim kendini daha iyi hazırlarsa, kim daha iyi örgütlenirse, kim daha kararlıysa, heyecanlı, moralliyse, taktik ve teknik açıdan kim daha iyi mücadele verirse o başarılı olacaktır. Hareketimiz ve gerilla bu özelliklere sahip. Motive olmuş durumda, moralli, kararlı olması hem taktik hem de tekniği açısından geldiği düzey savaşta inisiyatif almasını sağladı. Basında da çıktı, heval Cemal müjdeyi verdi, gerilla 40 yıllık mücadele tarihinde ilk defa SİHA'ları etkisizleştirmeye yönelik bir füze sistemine ulaştı. Şaşırıp kaldılar. Psikolojileri alt üst oldu. Ne yaparız da bu savaşı devam ederiz arayışındalar. Elbette biz de rehavete kapılmamalıyız. Kendimize inanmalıyız, inisiyatifin elimizde olmasını da çok anlamlı görmeliyiz ama Türk devleti ve AKP’nin direneceğini, tüm imkanlarını kullanacağını ve daha vahşi bir şekilde saldıracaklarını bilmeliyiz. Bu yüzden daha ağır bir sürece hazırız. Dediğim gibi inisiyatif gerillanın elinde, 40 yıllık savaş tecrübesi var, Rêber Apo’nun paradigması var, Kurdistan dağları, Kürt halkı ve dostları var. 40 yıldan fazla bir süredir Kürt halkı ve hareketimiz haklı davamız için her zaman ayakta kaldı, PKK sıfırdan başlayıp bu düzeye geldi. Türk devleti ve AKP ne kadar direnirse dirensin bu süreç gerillanın başarısıyla sonuçlanacaktır. Şüphesiz bu kolay olmayacak, her gün bedel ödeniyor. Bu ruh, bu örgütlülük, bu iddia ve kararlılıkla gerilla başarıya ulaşacaktır.

Basında yer alan haberlere göre; Nisan’ın sonunda Erdoğan Irak’ı ziyaret edecek. Daha sonra Mayıs ayında ABD Başkanı Joe Biden ile bir görüşme gerçekleştirecek. Bu ziyaretlerin partinize ilişkin pazarlıklar üzerine olacağı görünüyor. Erdoğan bu hangi plan ve konseptler çerçevesinde bu ziyaretleri gerçekleştiriyor ve sizce bu görüşmelerde istediğini elde edecek midir?

Faşistlerin ve iktidarların aklı her zaman kendileri için çalışıyor, ne olursa olsun her zaman iktidar olacağız diyorlar. Buna da inanmak istiyorlar. Geleceklerini Kürt halkının yok olması üzerine kurdukları sürece bu savaşta ısrar edecekler ve bunun yol, yöntemlerini bulmaya çalışacaklar. Tüm arayışları ve çabaları da bu temeldedir. Erdoğan Irak ziyaretinde, PKK’nin yenilgiye uğraması için Irak devletine hem baskı yapacaktır hem de her türlü tavizi verecektir. Bu yüzden AKP her şeyi yapabilir. Ama AKP-Erdoğan yalancıdır, pragmatistler, bir günleri diğer günlerini tutmaz. Yine ideolojik açıdan tehlikeliler. Yeni Osmanlı olarak bölgeye yayılmak istiyor. Ortadoğu’ya ilişkin böyle bir hesapları var. Erdoğan hala Irak hala Osmanlı’daki gibi onların bir eyaletidir. Öyle düşünüyor, nasıl rezil, rüsva bir durumda olduğuna bakmadan bu şekilde yaklaşıyor. Irak tabii ki bu gerçeği görüyor. Ortadoğu’da, Irak’ta ne kötülük varsa mutlaka orada Erdoğan’ın ve Türk devletinin parmağı var. Kerkûk’ten, Musul’dan tutun, Libya’ya kadar her yerde sorun çıkarmak ve bundan istifade etmek istiyorlar. Politikaları budur.

Irak’ın Türk devletinin oyununa gelmeyeceğine inanmak istiyoruz. Eğer Erdoğan’ın oyununa gelirlerse iyi olmaz. Neden? Çünkü PKK Irak’ın yasalarına, kanunlarına özellikle de Irak toplumuna ve insanlarına bir zarar vermemiştir. Bilakis PKK, DAİŞ savaşında tarihi bir rol oynadı. PKK olmasaydı, Şengal, Musul, Maxmur, Kerkük, Hewlêr hepsi DAİŞ’in eline geçecekti. Irak bunu çok iyi biliyor. PKK’nin gücünü, nasıl bir savaş yürüttüğünü fark etti. Gerçek budur. Bu yüzden Irak bu konuda daha doğru ve akılcı bir politika geliştirmeli. Bununla birlikte Türk devletinin gerçeğini de görmelidir. 40 km Irak topraklarına girmiş durumdalar, onlarca noktada askeri üs kurmuşlar, binlerce askerini Irak topraklarına getirmiş. Bağımsız bir devlet herhalde bunu kabul etmeyecektir. Bırakın PKK ile savaşmayı, PKK ile birlikte Türk devleti karşı bir şey yapmalılar. Uluslararası alanda da Türk devletine karşı bir şey yapma hakları var. Bu noktada biraz zayıflar. Mesela Irak basını Türk devletinin işgaline ve saldırılarına karşı daha mücadeleci olmalı, toplum ayakta olmalı. Biraz ketum kalıyorlar. Ama umut ediyoruz ki; Irak devleti PKK’ye karşı Türk devletinin partneri olmayacak.

Erdoğan’ın seçimlerden sonra içeride nasıl rahat değilse, dışarıda da olmayacaktır dediniz. Bu seçimlerde ikinci parti olması Türkiye’nin diplomasisi üzerinde nasıl bir etki yaratacaktır?

Devlet ilişkileri devletlerin arasında gelişir iktidarlar da önemlidir ama devletlerin birbirleriyle çıkarları vardır.  İktidarlar olumlu veya olumsuz bir şekilde etki ediyor. Birçok devlet ve güç AKP-Erdoğan’dan memnun değiller. Fakat çıkarları ne gerektiriyorsa onu yapıyorlar. 31 Mart seçimlerinden sonra Avrupa hatta Ortadoğu basınında da AKP-Erdoğan’ın güç kaybettiğine değindiler. Eski gücü yok artık Erdoğan’ın. Bunun müzakere, diplomasi ve görüşmeler üzerinde bir etkisi olacaktır ama esas olmayacaktır. Önümüzdeki süreçte artık AKP bir daha iktidar olamayacak hatta belki daha erken yenilecektir. Ama tabii ki devletlerin kısa ve uzun vadede hem siyasi, hem stratejik hem de jeopolitik ve çok yönlü çıkarı var.

AKP tarafından Filistin davası her zaman istismar ediliyor, her zaman çıkarları için kullanıyor. Fakat Hamas-İsrail savaşında Filistin halkına yönelik savaşta kullanılan malzemelerin Türkiye tarafından gönderildiği ortaya çıktı. Bu da Erdoğan’ın iki yüzlülüğünü gösteriyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ortadoğu’da temel iki sorun var. Filistin ve Kürt sorunu. Kürt ve Filistin halkının sorunları demokratik bir şekilde çözülmediği sürece Ortadoğu asla demokratikleşmez. Bu ispatlanmıştır. Bu savaş buna ne kadar hizmet ediyor, etmiyor başka bir konudur. AKP, özellikle Erdoğan pragmatisttir, ilkeli, ahlaklı değil, çıkarları ne ise onu yapıyor. Hem Filistin için gece gündüz bir çaba içindelermiş gibi, Filistin halkı amacına ulaşsın gibi kendilerini gösteriyorlar ama aynı AKP ve Erdoğan son altı ayda yani savaşın başlamasından bu yana İsrail ile ticaretini iki kat daha da arttırmış. Bu ikiyüzlülüktür. Sahte gözyaşı döküyorlar. Bir taraftan toplumu kandırmak ve maniple etmeye çalışıyor ama alttan da ticaretini kat be kat arttırmış. Her yalan bir yere kadardır derler, ne yaptıkları ortaya çıktı. Şu anda çaresiz bir haldeler.

Erbakan’ın oğlu yani Yeniden Refah Partisi Başkanı stratejik, akıllıca bir siyaset geliştirdi, Erdoğan’ı en zayıf noktasını yakaladılar. Hem sen Filistin için sahte gözyaşı döküyorsun hem de alttan alta İsrail ile ticaret yapıyorsun. Eğer dürüstsen, doğruysan hatta Müslüman isen bu ticaretten vazgeçmelisin dedi. Yani Erdoğan’ı gafil avladı. Erdoğan bu konuda da sıkıştı, rezil oldu. Tüm dünyada böyledir, iktidarlar en yukarıya çıkarlar sonra ya patlarlar ya da yukarı çıktıkları hızda aşağı düşerler. AKP iktidarı da en yukarıya çıktı; çaresi yok, aynı şekilde düşecektir. HABER MERKEZİ

***

Wan Serhildanı iktidarın stratejilerini altüst etti

Bakur ve Türkiye’de 31 Mart’ta gerçekleşen seçimlerin sonuçları üzerine tartışmalar devam ediyor. Bu seçimlerde Kürt halkı nasıl bir mesaj verdi?

Çok önemli bir seçim sona erdi. Kürt halkı başarılı bir sonuç aldı, demokratik güçlerle birlikte başarılı sonuçlar alındı. Bu durumu birbirinden bağımsız bir şekilde ele alamayız. Demokratik güçler dediğimizde içerisinde Kürt halkı, Kürt halkının mücadelesi var, Kürt halkı dediğimizde de içinde demokratik güçler var. Birlikte önemli mesajlar verdiler. Neydi bu mesajlar? Bir; işgalci Türk devleti ve AKP tüm imkanlarıyla ne kadar zulüm etse de, ne kadar diktatör de olsa iktidarının sonu gelmiştir. Bundan sonra ancak direnebilir. Artık eskisi gibi diktatörlüğünü sürdüremeyecektir. Bu mesaj net verildi. İki; baskıları, katliamları, saldırıları ne olursa olsun Kürt halkı ve demokratik güçler hiçbir zaman onlara boyun eğmeyecektir, her zaman ayakta olacak ve mücadelelerini yürütecektir. Bu mesaj da verildi.

Özellikle Kürt halkının kazandığı belediyelere geçmişte kayyum atanmıştı, Kürt halkı kayyum da atasanız, baskı da yapsanız sonuç alamayacaksınız, bizler irade sahibiyiz, siz yenileceksiniz diyerek kayyumları mağlup ettiler. En önemlisi de bu sefer eskisi gibi rahat bir şekilde kayyum atayamayacaksınız, atasanız bile direneceğiz, ayaklanacağız ve onları yenilgiye uğratacağız dedi Kürt halkı. Özellikle Wan pratiğinde de bu durum ortaya çıktı. Türk devleti Wan’da deneme yapmak istedi. Eğer planları tutsaydı daha sonra her yere yine yavaş yavaş kayyum atayacaklardı. Ama o serhildan çok önemliydi. En önemlisi de Türkiye demokratik güçleriyle de birlikte mücadele edilmesi kayyumların önünü aldı. Ama şunu da söylemeliyiz ki; Türk devleti işgalci bir devlettir, halkımız, demokratik güçler her zaman bunlara karşı hazırlıklı olmalı. Eğer bir kez daha kayyum atamak isterlerse daha çetin, daha radikal bir serhildan gerekecektir. Bu anlamda rehavete kapılmamak gerekir.

CHP tek başına bu başarıya sahip olmadı. Kürtleri apolitik görenler var ama en politik, bilinçli toplumdan biridir Kürtler. Öyle bir strateji yürüttüler ki; birçoğu şaşırıp kaldı, bunlar nasıl yaptı diye. Stratejik düşündüler, seçime stratejik yaklaştılar, AKP’ye de kaybettirdiler. Türkiye demokrasi güçlerinin çoğu da böyle bir yaklaşım sergiledi. CHP de, AKP’nin yenilmesi, darbe yemesi için bu yaklaşımdan istifade etti. Böyle yaparak da başarılı oldular. 40 yıldan fazla bir süredir CHP de ilk defa birinci parti oldu. Şu an CHP’nin üzerinde bir sorumluluk, bir yük var. CHP ne yapacak, eskisi gibi mi olacak, yoksa Kürt halkı ile demokrasi güçlerinin verdiği mesajı anlayacak ve ona göre kendini yenileyecek mi? Bence Kürt halkı ve demokrasi güçleri CHP’ye bu anlamda baskı yapacaktır. Kürt halkının ve demokrasi güçlerinin CHP’ye programınız nedir, Türkiye’nin demokratikleşmesi programınızda var mı sorusunu soracaktır. Öğrenmek istiyoruz, anlamak istiyoruz diyeceklerdir. CHP yönetiminin de bu gerçekleri göz önünde bulundurması ve kendisini yeniden şekillendirmesi gerekir.

İkinci olmaları tabii ki önemlidir, çünkü bu bir kırılmadır, bir engel aşıldı. Kürt halkı ve PKK’nin mücadelesi olmasaydı, AKP’nin iradesi kırılamazdı, suni gündemlerle toplumu kandıracaklardı. Her şeylerini Kürt halkına karşı savaşta seferber ettiler, itibarlarını yerle bir ettiler, imaj ve prestijlerini rezil rüsva ettiler. Hala da Kürt halkına karşı savaşta ısrar ediyorlar ama artık nefes alamayacak noktaya gelmişler. Bugüne kadar onlara oy verenler bile onlardan koptular. Eğer AKP aynı zihniyette ısrar ederse, muhalefet de demokratik bir rol oynarsa çok daha erken bir şekilde bu iktidarın sonu gelecektir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.